Tarihte bir çok kültür elmasa farklı anlamlar yüklemiş bulunmaktadır. Romalılar “tanrının gözyaşları”, Yunanlıar ise Eros’un okunun ucundaki taş, Hindistan kralları güç ve iktidar olarak algılamıştır bu mucizevi değerli taşı. Günümüzün aksine eski çağlarda elmas sahibi olabilmek, bunu yenilmezlik ve sihrin bir parçası görmek sadece kral ve toplum liderlerinin tekelinde ilerlemekteydi. Aynı zamanda elmas çıkarılan yerlerin sınırlı olması (sadece Hindistan) ve madencilik tekniklerinin ilkelliği hem elmas miktarı hem de kalitesini olumsuz etkilemekteydi. Bütün bunlara rağmen özellikle Hint Kralları sahip oldukları bazı eşsiz elmaslarla (Idol Gözü, Kaplan Gözü, Goncolde Kraliçesi, Cennetin Aynası) kendi tahtlarını ve “bahtlarını” korumuşlardır.
İlk Elmas Madeni
İlk elmas madeni yine Hindistan’da M.Ö. 500 senelerinde faaliyet gösterdiği günümüz araştırmacıları ve arkelog bilimcileri tarafından tespit edilmiştir. Avrupa ve Doğu Asya ticaret yollarının XV. ve XVI. yüzyıllarda önem kazanması ile bu kıymetli taş batıda bilinmeye başlamış aynı zamanda da “Aşk”la ilk ilişkilendirilmesi (1477′de Avustuya Arşidük’ü) yine Avrupa’da meydana gelmiştir. Doğu ticaret yollarının buluşma noktalarından biri olan Venedik elmasın başkenti haline gelmiş ve bu sıfatını geçen yüzyılın başlarına kadar muhafaza etmiştir.
Elmas madenlerinin yayılması
Yeni dünya olarak adlandırılan Amerika’nın keşfi elmas için yeni bir çağın başlangıcı kabul edilir. 1729 yılında Brezilya’da bulunan zengin kaynaklar Hindistan tekelini kırmış ve arzın artışı elmasın yayılmasını hızlandırmıştır. XX. yüzyılda ise ilerleyen teknoloji ve yayılan sermayenin işbirliği tam olarak birelmas “çılgınlığı” yaşanmasına neden oldu. Başta Afrika olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde yer alan yeni maden yatakları (Borneo, Rusya, Congo Cumhuriyeti (Zaire), Botswana, Güney Afrika, Angola, Namibia, Ghana, Guinea, Sierra Leone, Zimbabwe, Guyana ve doğu Venezuella) günümüzpırlanta sektörünün şekillenmesi ve büyümesini sağlamıştır. Buna en son Kanada ve Avustralya’da yer alan kaynaklar eklenmiş ve yıllık 140 milyon karat yeryüzüne çıkarılır hale gelmiştir. (%49′u Afrika)
Elmas Pırlanta nasıl aşkın simgesi oldu?
Asıl önemli konu ise bu taşın Aşk ve Sadakatin simgesi şekline nasıl geldiğidir. İlk önce Avrupa aristokrasisi tarafından evlilik ve bağlanmanın simgesi olarak görülmüş ve kıymetli bir hediye olarak atfedilmiştir. Ama pırlantanın Sadece kısıtlı bir kesim tarafından elde edilebilmesi bu kültürün de sınırlı yayılımını beraberinde getirmiştir. XIX. yüzyılın sonunda Cecil Rhodes tarafından kurulan De Beers ise elmasın geniş kitlelere yayıma misyonunu üstlenmiş ve maden yataklarının %90′ını ele geçirerek tekel şekline gelmiştir. Tekel olmanın gücünü kullanarak pırlantaya anlamlar yüklemiş ve bunları tarihsel gerçeklerle harmanlayıp sunmuştur. Özellikle elmasın eşşiz, sonsuz ve aşkın simgesi olmasına vurgular yapılmış ve bu her pırlantanın tek ve eşşiz olmasıyla ilişkilendirilmiştir.. Hakikaten bilinen en güçlü madenlerden biri olan elmas; ışıkla olan muhteşem dansı ve her pırlantanın kendine özgü estetik yapısıyla sevgiliye ve sevgiye adanacak en özel hediyedir.
Pırlanta Tarihçesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder